Bülent Ertuğrul avatarı
Bülent Ertuğrul

Bayram benim neyime

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yıl 1827, 14 Mart. II. Mahmut tarafından ilk tıp fakültesi denebilecek Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Mamure kuruldu. Aslında böyle bir okulun kurulmasını III. Selim istemiş ancak Teşrih yani Anatomi yasağından dolayı ulemanın izin vermeyeceğini düşünerek bu düşüncesinden vazgeçmiştir. Hiç değişmeyen kural, dünyada gerici düşünce hep bilimsel gelişmenin önünde engeldir. Neyse, sonuçta ilk modern tıp eğitiminin bu topraklarda başladığı tarihtir 14 Mart 1827. Hekimbaşı olduğu genç yaşından (27 yaşındadır) yani III. Selim’in padişahlığından itibaren okulun kurulması için canla başla çalışan Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi (53 yaşına gelmiştir) okulun ilk Nazır’ı (Dekan’ı) oldu.

Yıl 1919 ve yine 14 Mart. İstanbul İngiliz işgali altında ve tıp fakültesi olarak kullanılan Haydaraşa’daki okula işgal ordusu el koymuş durumda. Tıbbiyeli Hikmet (Boran) arkadaşlarını örgütler ve tıbbiyeliler işgali protesto etmek amacıyla okulun iki kulesinin arasındaki çatıya dev bir Türk bayrağı asarlar. İngilizler eyleme katılan tüm öğrencileri tutuklar ama öğrencilerin gerekçesi hazırdır “14 Mart ülkemizde modern tıp eğitiminin başladığı tarihtir ve biz bunu kutluyoruz“. Tutuklanan öğrenciler serbest bırakılmak zorunda kalınır.

Biz Tıbbiyeli Hikmet‘i başka bir yerden de anımsıyoruz. İşgale karşı ilk karşı duruşlardan birini örgütleyen Tıbbiyeli Hikmet tıbbiyelilerin temsilcisi olarak Sivas Kongresi‘ne katılır. Kongrede İngiliz mandasını savunanlarla Amerikan mandasını savunanlar ateşli bir biçimde tartışmaya başlarlar. Mustafa Kemal‘in kafasındaki düşünce ise bambaşkadır ve oturduğu yerden tartışmaları izlemektedir. Tartışmalar sürerken gencecik Tıbbiyeli Hikmet ayağa kalkar ve konuşmaya başlar “Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun şiddetle ret ve takbih ederiz” sonra Mustafa Kemal‘e dönerek “Farzımuhal manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddederiz!”. Bunun üzerine Mustafa Kemal ayağa kalkar ve “Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz ekalliyette kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal, Ya ölüm!” der ve manda tartışmasını sonlandırır.

Neden bu yaşanmışlıklar önemli? Çünkü ülkedeki ilk tıp fakültesinin kuruluşundan önce gericiliğe sonrasında hem gericiliğe hem de işgale ve sömürgeciliğe karşı hep bir karşı duruş sergilemiştir tıbbiyeliler. Ülkenin bağımsızlığı için cephelerde, uygar ve sağlıklı bir toplum olma yolunda da hastalıklarla savaşmış, gereğinde kendini feda etmekten çekinmemiştir. Tüm bu mücadeleye karşın bu gün ülkemizin içinde bulunduğu sağlık koşulları ne yazık ki modern tıp eğitiminin başladığı yaklaşık 200 yüz yıllık geçmişten günümüze övünülecek bir düzeyde değildir. Sağlık artık halk için alınması gereken bir metadır. Anayasayla devletin güvencesi altında olması gereken yurttaşların sağlığı yurttaşların ulaşamadığı bir hizmete dönüşmüştür. Aşı ile engellenebilen hastalılar yeniden artmaya başlamıştır. Sağlıkta şiddet neredeyse her gün bir sağlık çalışanın başına gelen sıradan bir olaya dönüşmüştür. Geçtiğimiz yılın kayıtlarına göre 457 sağlıkta şiddet vakası olmuş ve bu vakaların neredeyse beşte birine adli süreç bile başlatılmamıştır. Yaklaşık 100 yıl önce vatanı korumayı birincil görev edinen tıbbiyeliler artık kendilerini şiddetten korumaya çalışmaktadır. Hekimlerin meslek örgütü olan Türk Tabipleri Birliği (TTB) sadece üyelerini değil kendi kurumsal yapısını da iktidarın saldırganlığına karşı korumaya çalışmaktadır. Hekimlerin daha insanca yaşaması ve çalışması için yapılması gerekenleri 14 madde şeklinde sıralayan TTB sesini duyurmak için uğraş vermektedir.

Peki bu sesi duyan olacak mı? Hekimi sağlıklı yaşayamayan toplumların kendisinin de sağlıklı olamayacağı düşüncesi ile hekimlerin kölece çalışma koşullarından kurtulması sağlanacak mı? Halkın sağlığını hiçe sayanlar sağlıksız sağlık politikalarından vazgeçecek mi? Kurulan şehir hastanelerinin uluslararası sağlık tekellerine pazarlanmasından vazgeçilecek mi? Bu soruları çoğaltabiliriz ama çoğalan sorulara verilecek yanıt evet olmadığı sürece ben bu bayramda tek şey söyleyebilirim. “BAYRAM BENİM NEYİME

Kalın sağlıcakla.

Bayram benim neyime

Yorumlar kapalı.