Bülent Ertuğrul avatarı
Bülent Ertuğrul

Antibiyotikler, direnç ve yeni pandemi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Antibiyotik çağı Fleming’in 1928’de penisilini bulmasıyla başlamıştır diyebiliriz. Ancak iki hafta önceki yazımda da belirttiğim gibi Fleming bile 1945 yılında almış olduğu Nobel ödülü konuşmasında antibiyotiklerin akılcı olarak kullanılmaması durumunda bakterilerin antibiyotiklere direnç geliştirebileceğine vurgu yapmıştır. Günümüzden yaklaşık 80 yıl önce yapılan bu konuşmanın ardından günümüze kadar bilim insanları onlarca yeni antibiyotiği insanlığın kullanımına sundular. Her bulunan antibiyotik bir öncekinden daha gelişmiş olanıydı ve daha fazla bakteriyi kapsayan bir spektruma sahipti. Ancak kullanıma giren hemen tüm antibiyotiklere bakteriler kısa sürede direnç geliştirdiler. Önce penisilinleri etkisiz hale getiren bakteriler kendilerine karşı kullanılan her antibiyotiğe bir çok moleküler yöntemler ile direnç geliştirecek mutasyonlar geçirdiler. Artık bazı infeksiyon etkeni bakterilere kullanımda olan hiç bir antibiyotik etkili olmamaya başladı. Sadece bir kez hayal edin. Çok sevdiğiniz biri her hangi bir infeksiyon ile hastanede yatmak zorunda kalıyor ve bu infeksiyona neden olan bakteri kullanımda olan antibiyotiklerin tümüne karşı direnç geliştirmiş olduğundan antibiyotikler bu bakteriye etki edemiyor. Sizin ve doktorların eli kolu bağlı. Çok kötü bir durum değil mi?

Bugün ilaç firmaları artık antibiyotik bulma çalışmalarına neredeyse hiç yatırım yapmıyorlar. Bir antibiyotiğin kullanıma hazır hale gelebilmesi için neredeyse 10-15 yıl o molekül üzerinde çalışmaların yapılması gerekiyor ve bunun maliyeti yüz milyonlarca doları bulabiliyor. Bir yatırımcı olarak kendinizi düşünün. Yüz milyonlarca dolarlık yatırım ve çalışmayla bir molekülü satılmak üzere çalışacaksınız ve satmaya başladıktan kısa bir süre sonra o molekül işe yaramayacak ve artık satamayacaksınız. Kim böyle bir yatırımı yapar ya da yapabilir? İlaç üretimi kapitalist mantığa bağlı olunca doğal olarak üretim süreçleri de kar getirici moleküller üzerine yoğunlaşır. Burada hedef toplum sağlığını öncelemek değil kar elde etmektir. Bir tansiyon hastası veya şeker hastası için üreteceğiniz ilacı sürekli satabilmek varken (hipertansiyon ve şeker hastaları kullanmak zorunda oldukları ilacı yaşam boyu alırlar) kısa süre kullanıldığında sonuç alınan ve ne kadar çok kullanılırsa direnç gelişme yani bir daha kullanılamama olasılığı olan bir ilaç için neden uğraşacaksınız. İşte antibiyotiklerin başına gelen de budur. Ama işte bu insanlık için büyük bir tehlikeyi de beraberinde getiren bir durum.

Dünya Sağlık Örgütü, “Tek Sağlık” kapsamında çevre, insan ve hayvan sağlığı bir bütün olarak değerlendirerek gereken önlemler alınmadığı durumda 2050 yılında yılda 10 milyon insanın antibiyotiklere dirençli mikroorganizmalarla gelişen infeksiyon hastalıkları nedeniyle yaşamını kaybedeceğini öngörmektedir. Hemen pandemi öncesi 2019 yılında tüm dünyada yaklaşık 5 milyon insan antibiyotiklere dirençli bakterilerin oluşturduğu infeksiyonlar nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Covid-19 pandemisi döneminde resmi sayılara göre dünyada 7 milyona yakın insanın yaşamını yitirdiği düşünüldüğünde aslında antibiyotik direncine bağlı bakteriler nedeniyle oluşan infeksiyonlar için de pandemi denebileceği ortada ve ne yazık ki bu pandemi her geçen gün daha fazla sayıda insanın yaşamını yitirmesine yol açıyor.

Peki bu süreci durduramasak bile yavaşlatmak için neler yapılabilir? Gelecek hafta kaldığımız yerden devam edelim.

Kalın sağlıcakla.

Antibiyotikler, direnç ve yeni pandemi

Yorumlar kapalı.