Bülent Ertuğrul avatarı
Bülent Ertuğrul

Antibiyotikler, Direnç ve Yeni Pandemi II

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçtiğimiz yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan antibiyotik çağı bu yüzyılın ilk çeyreğine
ulaşmadan insanlığın hataları nedeniyle kapanma sürecine girdi. Geçen hafta yazdığım gibi
her yıl yaklaşık 5 milyona yakın sayıda insan dirençli mikroorganizmaların neden olduğu
infeksiyonlar ile yaşamını yitiriyor ve bu sayı her geçen gün artıyor. Bu durumu sadece
günlük kullandığımız antibiyotiklere karşı gelişen direnç olarak algılamamız hatalı. Bu
sayının içinde rutinde kullanılan tüberküloz ilaçlarına karşı dirençli hale gelen tüberküloz
mikrobu nedeniyle ölen insanlar da var, Afrika'da ilaçlara direnç geliştirmiş sıtma mikrobu
nedeniyle ölen insanla da var. Bu iki hastalık bizim ülkemiz açısından da bir dönem çok
önemliydi ve cumhuriyetin kuruluş yıllarında yapılan başarılı çalışmalar (Verem Savaş
Dispanserleri ve Sıtma Savaş Merkezleri gibi) sayesinde günümüzde sıtma ülkemizde
neredeyse yerel olgunun görülmediği seviyeye gelmiş durumda. Ancak aynı şeyi tüberküloz
yani verem için söylememiz çok zor. Başlangıçta yürütülen başarılı çalışmalar her ne kadar
verem hasta sayısını ülkemizde düşürmeyi başardıysa da sonrasında yaşanan olumsuzluklar
(koruyucu sağlık hizmetlerine verilen önemin azalması vb.) tüberkülozu ülkemizde yeniden
yükselen bulaşıcı hastalıklar listesine sokmuştur.

Peki neler yapılabilir? En başta yapılması gerekenin sağlık okur yazarlığının arttırılmasıdır.
Bu gün insanlar sağlık alanındaki bilgileri çevrelerinden ve sosyal medya aracılığıyla almaya
çalışıyor ve oradan edindikleri hatalı bilgilerle kendi tedavilerini yönlendirmeye çalışıyor. En
basit örneği hatalı antibiyotik kullanımı. Ülkemiz antibiyotik kullanımı konusunda on yıllardır
dünyada ön sıralarda, hatta Avrupa'da birinciliği hiç bir ülkeye kaptırmıyor. Her yıl yapılan
istatistikler ülkemizde reçete edilen ilaçlar içinde antibiyotiklerin birinciliğini onaylıyor. Bu
işten sadece doktorları sorumlu tutarak kurtulmak olanaklı değil. Çünkü her hasta neredeyse
antibiyotik kullanmadan iyileşemeyeceğini düşündüğünden doktorlar üzerinde ciddi bir baskı
uygulayarak reçetesine antibiyotik yazdırmaya çalışıyor. Hatta çoğu kez doktorun yazmasına
fırsat bıraktırmadan eczaneden daha önce almış olduğu antibiyotiği, reçeteletmek için doktora
başvuruyor. Doktorun yazmaması durumunda ise gerekirse kavga çıkartmaya ve şiddete
başvurmaya hazır halde doktorun karşına çıkıyor. İşte bunu önlemenin en önemli yolu
toplumda sağlık okur yazarlığını arttırabilmekten geçiyor. Eğitime başlayan her birey küçük
yaşlardan itibaren sağlık konusunda bilimsel doğrular doğrultusunda eğitildiğinde çevrenin ve
sosyal medyanın yalan yanlış bilgilerinin geçerliliği ortadan kalkacaktır.

İkinci olarak ise çevre duyarlılığının artırılması gerekiyor. Bu belki size çok anlamlı
gelmeyebilir ancak yine yapılan çalışmalar antibiyotik direncinin en önemli nedenlerinden
birini tarım ürünlerinde ve hayvan besiciliğinde kullanılan antibiyotikler olduğunu
göstermiştir. Aslında yediğimiz tarım ürünlerinde ve etlerde yoğun bir antibiyotik yükü
mevcut. Evrimin kuralı gereği bir canlıya karşı yapmış olduğunuz her atılım o canlının
yaşamda kalabilmesi için yapmış olduğunuz atılıma karşı koymasını beraberinde getirir. Yani
siz doğayı antibiyotikler ile doldurursanız yok etmeye çalıştığınız mikroorganizmalar da
yaşamın basit kuralı gereği kullandığınız antibiyotiklere direnç geliştirici mutasyonlar
geçirirler. Çevre duyarlılığının arttırılması ve insanları çevreyi korumaya yönlendirmek
antibiyotiklerin bu şekilde kullanımının engellenmesine yönelik çalışmaların başarı
kazanmasını sağlar. Çevreyi korumak sadece ormanları korumak ya da madenciliğe karşı
çıkmak değil aynı zamanda tarımsal ilaçlamalara karşı da harekete geçmeyi gerektiren bir
eylemliliği içermek zorundadır. Sağlıklı bir toplum için sağlıklı bir çevre gerekir.
Kalın sağlıcakla.

Antibiyotikler, Direnç ve Yeni Pandemi II

Yorumlar kapalı.