Hatice Eğilmez Kaya

Gerçekte Bahar İçimizde: Bahara Az Kaldı*

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mevsimler de insanlar gibidir; kimi umut, kimi neşe, kimi hüzün, kimi bekleyiş belki de tükeniş demektir. Pencerelerimizden akıp giderler müthiş bir devri daimle, varlığın yinelenmeden ibaret olduğunu anımsata anımsata… Zübeyde Fırat’ın ilk kitabının adı Bahara Az Kaldı. Otuz beş şiirden, hepi topu altmış sayfadan oluşan narin bir kitap, ilkyaz metaforundan yola çıkarak güzel ve aydınlık günlerin yaklaştığını haber veriyor. Havaya, suya ve toprağa düşen cemrelerin hükmünce.

İnsanlığın duyargalarıdır toplumcu gerçekçi şairler.  Bireyden yola çıksalar ve birinci tekil kişinin dilinden söyleseler de içinde doğup büyüdükleri toplumu işaret ederler. Zübeyde Fırat böylesi şairlerden. Ayak seslerini işittiği bahar, yaklaştığını duyumsadığı güzel günler ardı ardına sıralanan kötücül günlerin inadına gelmektedir. Filizkıran rüzgarları gibi topluma düşman insanlar var olsalar da karanfiller gibi, hep birlikte açıveren bahar çiçekleri gibi dirençli insanlar da vardır. O insanların soluklarını tutarak sergiledikleri bekleyiş, dirençleri, kıpkırmızı gülümseyen öfkeleri müjdeci kımıldanışlardır. Aydınlık bakışlı insanlar çekip çıkaracaklardır güzel olan, doğru olan ne varsa: “Gene durmaz bahar biliyorum / ‘Filizkıranlara’ direniyor çiçekler / Soluğunu tutmuş karanfiller / Kıpkırmızı gülümsüyor öfkeler / Ellerimiz ezbere biliyor kavuşmayı / Gözlerimiz ışığı çekerek kertiliyor.” (s.11)

Kutsal değerlerin alınır satılır oluşu, adaletin bir söylenceden ibaret kalması, toplumun içindeki dengenin bile isteye sağlanmaması, kinin bir inanç sistemi haline gelmesi şairin içinde durmaksızın kanayan birer yaradır. Herkes sussa bile o susamaz, herkes görmezden gelse bile o gelemez. Fırat, şairlik ve insanlık görevini yerine getirmek için yazar. Dizelerinden damıtılan ortak tema işte bu gerçekleri haykırma gereklilik ve sorumluluğudur. Adalet Hanım’a seslenir: “Karanlığın ellerinde yoruldun diyemem sana / Kaldır başını bak etrafına!/ Ucu göğsümüzde duruyor kılıcının / Delinmiş çuval varlığımız / Durmadan boşalıyor bereketimiz / Kanadını kırdılar diyemem sana/ Saçlarına bahar yellerini tak/ Yolunu gözlüyor halk…/ Haydi kalk!” (s. 6)

Düştüğü yerden, gecenin en kara yerinden, hasretlerin içinden hep güneşe bakar Zübeyde Fırat. Yılgınlığa düşmez.  İki güçlü dalı var onun şiirinin. Bildiği doğruları cesurca dile getiren epik yanı ve gözlemlediği insanlık hallerini kendisine özgü lirizmi ile dile getirmesi. Adam sende ya da bana ne demez asla.  Söyler, gösterir, işaret eder, gizlemekten yana değil gözler önüne sermekten yana tavır alır. Çünkü herhangi bir sorunu saklamakla o sorundan kurtulamayız; ancak üzerine giderek, mücadele ederek sorunlarımızla baş edebiliriz. “Gülümün solduğuna aldanmayın/ Yeteri kadar suyum ben / Çizgiyim, noktayım / Yıldızım, ağacım / Yeteri kadar dalım, budağım / Dağılmışlığım sevindirmesin devedikenlerini/ Uğultulu sesleri rüzgarların / Ellerimde esiyor.” (s. 44)

Ve aynı şiire şöyle devam eder: “Kalbin zulme isyanı aynıdır/ Ateşin sesi geliyorsa / Canınıza yapışması yakındır kıvılcımın/ Yalazı vurunca yüzüne / Ardında/ Kalabalık bir rüzgâr / Bırakıp / Gitmedi mi Totemler! / Demirden koşumlarını çözdü bir el / Ardından yola düşer / Bastırılmış bir yel / Gerisi sokaklar sel, sel, sel” (s. 45)  Yorgunluğun, bazı zamanlarda duraklamanın da güce güç katması evrensel bir kuraldır. İyiliğe, doğruluğa inanan herkes bastırılmış birer yel olsalar da bir gün mutlaka eserler. Şair için şiir işte bu son derece güçlü rüzgârdır.

İnsan bu yaşlanır. Saçlarına yıldız yağar, aklar düşer şakaklarına… Adımları güçsüzleşir, ruhu gün geçtikçe bilgeleşse de… Bir yanı çocuk kalır. Kimi zamanlarda haylaz ve meraklı. Çoğu kez iç benliğimizi ayakta tutan direk çocukluğumuz. Yaralansak o sağaltır bizi. Düşsek o kaldırır. Umudun, bahara ve güzel günlere inancın en sadık destekçisidir. Ağlasa da ardından ansızın gülüverir. Zübeyde Fırat’ın şiirdeki yoldaşı içindeki o masum kız çocuğu. Kırılganlığı, umudunu yitirmişliği sona erer. Fırat’ın dizelerinde o sevimli kız çocuğunun nefesi duyumsanır: “Bir avuç tohumsun, belki sarı bir lale / Biraz sonra küçük bir kız gelir / Koparıp takar saçına / Mavi bir şafakta sevinen bir kuş / Gelip konar en kırılgan dalına.” (s. 56)

Şiir edebiyatın sihirli değneği. Belki de bütün insanlığın asası… Güçlendirir, ışık ve renk katar. Günlerin sıradanlığına, keşmekeşine başkaldırır. Zübeyde Fırat ince ve narin dokunuşlarla boyuyor kendi şiir evinin duvarlarını. Bahçesinde “Bahara Az Kaldı” diyen çiçekler yetiştiriyor. Okurlarına sunmak adına.

 

*Zübeyde Fırat, Bahara Az Kaldı, Kanguru Yayınları, Şubat 2023, Ankara.

Gerçekte Bahar İçimizde: Bahara Az Kaldı*

Yorumlar kapalı.