Akp’nin 2019 yerel seçimlerinde ağır bir yenilgiyle elinden kaçırdığı İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, bazı büyük şehirlerde başkan adaylarını açıklamasıyla yeniden bir seçim sürecine girdik. Vatana millete hayırlı olsun.
Tüm partiler, özellikle batı şehirlerimizde tam anlamıyla bir satranç müsabakasına dönen aday açıklamalarını rakibin hamlesine göre belirliyor. Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Antalya, Eskişehir gibi Türkiye’nin büyük kentlerini elinde bulunduramayan Akp, her ne kadar Anadolu’nun diğer küçük ölçekli şehirlerini alsa da kendini çıplak hissediyor. Dolayısıyla bu şehirleri tekrar eline geçirebilmeyi kendine namus meselesi haline getirecektir.
Aynı durum Cumhuriyet Halk partisi başta olmak üzere diğer partiler için de geçerli olacaktır. Anlayacağınız siyasileri kıyasıya bir mücadele bekliyor. Özellikle yukarıda saydığım Türkiye’nin bu önemli büyük şehirlerindeki mücadele kıran kırana geçecektir.
Siyasi partilerin gösterecekleri adaylar, seçim bölgelerinde doğup büyüyen, ya da çok uzun yıllarını o bölgede geçirmiş, bölgelerinin sorunlarını iyi bilen kişilerden oluşmalı. Bu sadece yerelde değil, genel seçimlerde de böyledir. Bu genel geçer kural olmalıdır. Örneğin kentimiz İzmir’de, seçilme olasılığının yüksek olması nedeni bütün partiler İzmirli olmayan devşirme adayları bize dayatmıyorlar mı? Siyasi partilerin İzmirli olmayan vekillerini el ele tutuşturup Konak’tan Kemeraltı’na sokun, Havra Sokağı’ndan çıkamazlar, kaybolurlar. Doğru yere doğru aday dedikten sonra asıl söylemek istediklerime geliyorum.
Bu seçimde bari bir parça “EDEP” lütfen. Bunu siz tüm siyasilerden rica ediyorum. Çünkü seçim propagandaları özellikle son yirmi yıldır ahlaki bir çöküntünün enkazı üzerinde ağızlardan salya akıtıla akıtıla yapılıyor. Maalesef ülke siyaseti neredeyse insanların doğal ihtiyacı olan hacet giderme işini bile gizli kameralarla millete ifşa ahlaksızlığını gösteren sözde siyasilerin elinde. Siyasi rakipler hakkında montaj görüntüler yayınlayarak iftiralar atılması, sonra bunun montaj olduğunun ikrarı ve bu rezalete alkış tutan bir güruhun varlığı tam anlamıyla ahlaki bir çöküştür.
İnsanların en kutsal ve yüce değeri olan aile kavramı içinde yer alan bireylere sarf dilen sözler iğrençtir ve utanç vericidir. Ne yazık ki ülkemizde siyaset mecrası son yirmi yılda tam anlamıyla, küfür, hakaret, linç bataklığına dönüşmüştür.
Türk halkına naçizane tavsiyemdir, yeni bir seçim dönemine girerken çocuklarımızı 31 Mart 2024 tarihine kadar televizyonlardan uzak tutalım. Zira seçim öncesi Türkiye’deki seçim programları ve haber bültenleri, başta çocuklarımız olmak üzere aile değerlerine saygılı toplumumuz için çok zararlıdır.
Sevgiyle kalın dostlarım.
Yorumlar kapalı.