Günnur Berber

Tek yastık tek aşk

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dedem babaannemi çok severdi, öyle ki onsuz hiçbir şey yapmazdı.

(Babanın babasına büyükbaba denir çok yerde, ama biz dede derdik)

Hatta biz babaannemle bir yere gittiğimiz zaman o yeri arar, eve dönmesini söylerdi.

Öyle zayıftı ki pantolon giydiğinde düşmesin diye kemer takar o da kemer deliğine varsın diye bir yığın da beline kuşak sarardı.

Bazen bana kantarı (tartıyı) getir derdi. Tartılır bir iki kilo almışsa sevinçten para verirdi. Bu zayıflığa rağmen istediği her yemeği babaanneme yaptırır sonra da sadece tadımlık yerdi. Babaannem de söylenirdi tabii, o kadar uğraşmasına rağmen yememesine.

Parmaklarından yüzükleri ölene kadar çıkmadı, beş vakit namazlarını kılmalarına rağmen abdest alırken sadece yerinden oynatılırdı o yüzük.

Ramazan aylarında da babaannem bana oruç tutup tutmadığım sorardı. Demek mevsimlerden yazmış ki ben tutmadığımı söyleyince, bir üzümle tuttuğunu söyler bana kızardı.

Babaannem heceleyerek okuyabilmesine rağmen 60 yaşından sonra Kur’an okumayı öğrendi, sonra da hep okudu.

Dedim ya dedem babaannem bir yere gitmesin isterdi. Babaannem gezmeye gittiği bir gün yine dedem kızmış, bahçeye sandalyesini almış, sigarasını yakmış öyle mahsun oturuyordu. Birden çocuklar hem koşuyor hem de üst mahalledeki talaş yapılan yerde yangın çıktığını söyleyip bağarıyorlardı. O sıralarda da halamın oğlu yeni itfaiye memuru olmuş ama bizim onu ilk defa görebileceğimiz kadar yakınımıza yangını söndürmeye gelmişti. Herkes yangına biz ailece abime bakıyorduk.

Neyse bir müddet sonra yangın söndü, biz eve döndüğümüzde babaannem gelmiş kimseyi göremeyince de merak etmişti; “Neredesiniz” diye sorunca üst mahallede yangın çıktığını abimin de geldiğini söyledik. Tabii babaannem göremediği için çok üzgün, ama dedem onu bırakıp gittiği için içten tatlı bir ceza vermiş olmanın mutluluğunda.

Belki de babaannemin eve dönmesinin mutluluğudur bilinmez, sandalyesini aldı, sigarasını yaktı, ardına yaslandı ve babaanneme hiç unutamayacağım o sözleri söyledi

“Karımın üzülmesine benim gönlüm razı olur mu, hadi şu damı yak da itfaiyeyi çağaralım.”

Böyle güzel bir sevgileri vardı, ben bunlar arasında büyüdüm. Belki de o yüzden benim için sevginin bu kadar önemli, özel, yüce olması. Her şeye katlanıyorum ama onun kullanılmasına, hor görülmesine, harcanabilinen bir şey gibi davranılmasına, anlaşılamamasına katlanamıyorum.

Her zaman dediğim gibi;

Önce sevilmeye değer olunmalı,

sonra sevgi sevilmeye değer insana sunulmalı…

Tek yastık tek aşk

Yorumlar kapalı.