Mesut Nöbetçigil

Çocuk ve israf

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçenlerde bir  sabah Yahya Kaptan yürüyüş yolunda, sabah yürüyüşü yapıyordum. Yolu   yarılamışken üst geçitten geçip D 100 kenarındaki tesislerden birinde,  eğitimci  bir arkadaşımla kahvaltıya oturduk. Kısa bir süre sonra salonu bir anda çocuk sesleri kapladı. Bir otobüs dolusu henüz ergenliğin sınırına dayanmış  öğrenciler salonu doldurdu. Başlarında üç kadın, iki erkek öğretmen de kendilerine ayrılan masada yerini aldı. 10’lu yaşlarında okul gezisine çıkmış çocuklar için çalışanlar, masaların birleştirilip okul kantinine döndürdüler mekânı. Kahvaltı tabakları dizildi, içecekler masalara servis edildi. Hep bir ağızdan, yüksek sesle öyle bir konuşuyorlardı ki eğitimci arkadaşımla sohbetimize çaresizce ara verdik. Birbirimizi duymakta zorlanır hale gelmiştik. Çocukların önlerine kahvaltı tabakları kondu. İçimden ne güzel anılar biriktirecekler afacanlar diye geçirdim. Hep beraber yüksek sesle konuşmalarını onların coşkusuna verdim. Hem nasılsa onlar ülkemizin geleceği olacaklar kırılmasınlar.

Bir süre sonra salonda sandalye sürtme sesleri vs derken sessizlik oldu. Çocuklar kahvaltılarını tamamlayıp çıktılar. Biz de kalktık. Kasaya doğru ilerlerken az önce öğrencilerin oturduğu masaların yanından geçerken gayriihtiyari kahvaltı tabaklarına gözüm ilişti. Tabaklar neredeyse servis edildikleri gibi  duruyordu. Tek yedikleri, plastik küçük kaplardaki bir kaşık çikolata kreması. Birkaçı haşlanmış yumurtalarını eğlence olsun diye kırıp soyup bırakmışlar. Dört çeşit peynir, bal, tereyağı, kaymak, yeşil ve siyah zeytinler, jambon, domates, biber, salatalık hiçbirine dokunmamışlar. Karınları mı toktu? Öyleyse niye mola verilmişti. Bizim görüp fark ettiğimizi, öğretmenleri fark etmemiş miydi? Çocukları, “Tabakta yemek bırakılmaz.” diye bugüne kadar hiç kimse mi uyarmamıştı. Kahvaltının günün en önemli öğünü olduğu bilgisi bu çocuklara hiç mi duyurulmamıştı! Bence ortada hem düzensiz beslenme hem de  büyük israf vardı. Yemek yeme adabını içselleştirememiş bir nesle başka soyut, manevi değerler nasıl aşılanabilirdi ki? Çok üzüldük açıkçası. Arkadaşım garsona, Tabaktakilerden  bir kısmını sokak hayvanları için alabilir miyiz? diye ricada bulundu.  Garson kesin bir dille reddetti.  Vermiyoruz !!! Bir otobüs dolusu çocuğun elini sürmeyip ziyan ettiği yiyecekler göz göre göre çöpe atılıyordu.

Bence çok yanlış yapıyoruz. Esas canımı yakan bu durumun her yerde yaşanıyor olması. İsraf var ve normalmiş gibi davranıyoruz. Bokunda boncuk bulduğumuz çocukları idareye alıştırmalı. Zaman su gibi akıyor, bugün çöpe atılan o nimetleri Allah hiçbirimize aratmasın. O tabaklarda ki bir domatesin bile tohumdan, fideye; fideden çiçeğe; çiçekten meyveye erene kadar ne kadar çok emek ve zaman istediğini çocuklarımıza anlatabilmeliyiz. Emeğe saygı, vatana sahip çıkmanın ilk adımları bu olsa gerek.  Bir domatesin tabağa gelebilmesi için harcanan emeğin bilincinde olmayan çocuklarımıza, ayaklarındaki ayakkabının onlara ulaşana kadar ne kadar emek istediğini, ebeveynlerinin, o ayakkabıyı satın almak için kaç saat çalışması gerektiğini anlatabilmek acaba ne kadar mümkün?

Boş verin, bırakın siz, “Çocuklarınıza istediklerini alın yokluk psikolojisi empoze etmeyin. “sözleriyle akılları karıştıran kişisel gelişim esnafını…

Hiçbir çocuk az yedi az giydi diye travma yaşamaz. Ancak az sevildiği, saygı görmediğinde büyük travmalar yaşayabilir.

Maddi olan her şeyin idaresi olur. Lakin soruyorum size sevginin idaresi olur mu…?

Yarın yuva kurduklarında az yediği, az giysisi olduğu için problem etmeyecek; az sevildiği, saygı görmediği için problem edecek çocuklar yetiştirmeli!!!

Çocuk ve israf

Yorumlar kapalı.