Mesut Nöbetçigil

Hariçten Gazel

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

50 yıldır mutlu evlilik sürdüren kıymetli bir dostumla sohbet ederken bu 50 yılın sırrını sordum.

Bir ilişkiyi uzun süreli hale getiren nedir?
Soru bizi ilişkinin temel dinamiklerine götürüyor aslında. Saygı, sevgi, empati, aşk, cinsellik, tutku, güven bu gibi dinamikler bir ilişkinin kaderini belirliyor. Bunların her birisi mutlu ilişkinin olmazsa olmaları. Lezzetli yemeğin oluşması için sürdürülebilir hale getirilen tohumlar gibi. Sevgi, saygı ve güven zaten ilişkiyi koruyan bir saksı gibi. Bunlar oluşunca ilişki uzun süreli noktaya gitmeye başlıyor. 50 yıllık bir evliliğin ardındaki ilk temel taşları bunlarmış dostuma göre.
Evlilik yeminlerinde hep şu söz vardır: Hastalıkta sağlıkta, iyi ve kötü günde, bir ömür boyu seninle birlikte olacağıma… Bazı insanlar evlendiği günü hep hatırlar; bazı insanlar da unutmak ister. Evlilik idare etme sanatıdır aslında. Bazı küçük şeyleri görmezden gelmek önemlidir. Çok dert edip büyüterek ilişkiye yara açmamak gerekir. İlişkide söyle bir formül vardır. Sadece A ve B arasındaki bir etkileşim değildir evlilik. Ben bir davranış yaptım. bunun sonucunda bir yanıt aldım, partnerim B’ den. Ancak ortada farklı bir dinamik daha var. Bir de C var, (hemen aklınıza diğer alternatif geldi değil mi? Hiç de sandığınız gibi değil. Burada ciddi bir mevzu anlatılıyor😀 ) C de aramızdaki ilişki.
A B ve aramızdaki ilişki C’ yi korumak seklindedir sağlıklı bir ilişki. Ben bir davranışta bulunduğumda, tepki verdiğimde, kendimi rahatlatacağım ama o esnada aramızdaki ilişki yara alacak mı? İlişkiyi yaralarsa… Ben ilişkiyi koruyan vitamin gibi davranmasam, aslında o koruyucu kıvamını sürdüremezsem, hissettiğim her duyguyu aklıma gelen her şeyi pıt diye bir çırpıda söylersem ya da kendi duygu durumum çok aşağıdaysa, o sırada partnerime toksitide yayıyor olabilirim. Onu da aşağı çekebilirim. Onun da kendini kötü değersiz, önemsiz hissetmesine neden olabilirim. Burada önemli olan nokta partnerime duygularımı ya da düşüncelerimi aktarırken ilişkiye zarar veriyor muyum, ilişkiyi koruyor muyum? Bu çok önemli. Sürdürülebilir ilişkilerde, sadece romantik ilişkiler değil. Ortaklık ilişkisinde de bu böyle olmalıdır. Kısaca ilişkiyi bozuyor muyum ya da besliyor muyum, burası gerçekten çok önemli. Çiçek bakımı gibi sulayıp, gübreleyip budayarak çiçeği gülümsetmek gibi. Budayıp güçlendiriyor muyum, günden güne çiçeğin küsüp kurumasına mı sebep oluyorum?
İlişkide BEN de önemli. Çok BİZ olursan, kendini kaybedersin; çok BEN olursan, BİZ i kaybedersin; BEN ve BİZ arasındaki denge, ilişkiyi sürdürülebilir kılar. Demek ki dostum ve saygıdeğer eşi bu dengeyi hayata geçirmeyi başarabilmişler. Dostum, eşinin elleriyle yaptığı kahvesinden bir yudum alıp bana bunları anlatırken sözlerine devam etti.
Kıskançlık var bir de. Kıskançlık hayatın içinde insani bir duygu. Birisi başarılıdır, birisi zengindir, birisi güzeldir… Erkek dünyasında daha fazla, kadınların dünyasında daha farklı kıskançlık. Benim enerjimi artırıyorsa iyi ama karşı tarafın kaybetmesine yönelikse kötü bir kıskançlıktır. O kaybetsin, ben kazanayım niyetindeyse, tek taraflı bir çıkara dönüşüyorsa, insanı zehirler. Karşı tarafı takdir edip ben de bunu modelleyebilir ben de başarırım noktasında özenip gıpta etmek aslında iyidir. İlişkilerde de kıskançlık bir dereceye kadar fayda sağlayabilir ama kıskançlık kotasını aşmamak gerekiyor. Aştığınızda çiçeğin suyu fazla kaçabilir. Kimse de güzelim kokusu ve görseliyle sizi mutlu edecek bir çiçeği çürütmek istemez sanırım.
Evlilikte pratikte değil teoride başarılı hariçten biri olarak Maviş ailesine ve yıllara meydan okuyan tüm çiftlere mutluluklar diliyorum.
Sağlıcakla kalın.

Hariçten Gazel

Yorumlar kapalı.